“Hikaye” dedim. “Gel seninle anlaşalım. Sen yarım kal, adını da yarım kalan hikaye koyalım.” “Sen zaten tamam ettin ki?” dedi bana.
“Aslında tam diye bir şey yoktur.” dedim. “Her tam bir üst yarımın alt basamağıdır. Yani yarım da bir bütündür.” ve kitabın sonuna şöyle bir not düşer yazar; bitse ne olur, bitmese ne?
Bir İlhami Algör romanı. Ruhundak eksikleri gören ama bu eksikliği dolduramayan insanların romanı. Kimsenin anlamadığı derin tutkular yaşayan ve tutkusunu yalnızlıkla karıştıranların romanı. Söz gelimi testere ile kesseler sırıtacak insanların romanı. Film bitmiş de herkes salondan çıkarken aklı son sahneye takılmış, koltuğa çakılı adamların romanı. Sonu bitse ne olur, bitmese ne diyenlerin romanı. Ve tabii ki benim romanım.
Bu kitap bir şeylerin söylenmesi mi daha iyidir söylememesi mi üzerine. Aslında çok şey hissedip çıt çıkarmamak üzerine. O beni anlar ama, ya anlamazsa üzerine. Hikaye boyunca kahramana eşlik eden, kapanırken ona cevap veren kapı dilleriyle dolu incecik bir kitap kendileri. Müzeyyen’e bir türlü derdini anlatamayan zira kendi de anlamayan kahramanımız anlasa zaten dükkanı Müzeyyen’e devredecek.
Sadri Alışık’a kızıyoruz, bu da mı gol değil diyoruz, derin düşüncelere dalıyoruz ve hepsini 58 sayfada yapıyoruz. Beğenip beğenmediğimi anlayamadığım ama bende iz bırakan bir kitap. İyi okumalar.
Kitap Yorumcusundan: Merhabalar! Adım Nisa. Sadece bir isimden ibaret olmamak için, insanlara dokunmak, onları etkilemek ve elimden geldiğince dünyaya bir şeyler katmak için yazıyorum. Şiir yazıyorum, deneme yazıyorum, bazen şarkı sözü bile yazıyorum. Ancak siz okurlarla yalnızca kitaplar hakkındaki yorumlarımı paylaşacak kadar cesaretim var. Eğer bir gün diğerlerini de paylaşacak cesareti bulabilirsem ve siz de okumak isterseniz Instagram üzerinden beni takip edebilirsiniz. [@nisa.karatasx]